( İvan Aivazovsky)
Ince buzun üstünde titriyordu,
Buz kristallerinin paramparça olması an meselesiydi,
Aşağıda okyanusun bütün gücü ve gizemi onu bekliyordu..
Okyanusu rüyasında görmüştü,
Nasıl bir duyguydu.. Delice bir korku, alabildiğine turkuaz ve hiç olamayacak bir özgürlük duygusu..
Sanki kokusu, tadı ve herşeyiyle yaşamıştı.
İnce buz üstünde titremek,
son zamanlarının en uğrak yeri ve ne zaman kendine rastlasa karşılaştığıydı..
Soğuk geliyordu: yalın hissetmek,
çıplak bir duyguydu bu..
İnsan kendine karşı da soyunmalıydı.
Bunun için kendiyle kalmalı, o okyanusu bulmalı, soyunmalı, üşümeli
ve fakat donmamalıydı..
O yüzdendi ki; kendineydi bu zamana kadar yazdığı herşey.
Lakin atılmamış mektuplar gibiydi:
içinden dökülüp içini dolduramamıştı..
O yüzden bil ey kendim,
kendine seslenişin bu.. Sadece o kadar,
zaten sen kimi, kaç insanı okuyorsun da kim seni okuyacaktı..
anlamların yittiği yerlerden sonra,
kişilerin yittiği yerlerle birlikte,
kendini yitirdiğin yerlerden gayrı,
bir yol bu..
kendime.